Röportaj: Alper Kekeç
Fotoğraflar: Tolga Ovalı
Fenerbahçemizin devre arasında Ankaragücü'nden transfer ettiği Gökhan Emreciksin ile Samandıra Kamp Merkezi'nde, attığı imzadan birkaç hafta sonra görüştük. Gökhan; Fenerbahçe'ye yeni transfer edilmiş genç bir yetenek olmanın verdiği gurur ve sevinçten pırıl parlayan gözleri, oyunculuk stili hakkında bize şimdiden bir fikir veren yerinde duramayan kıpır kıpır halleriyle tüm sorularımıza içten yanıtlar verdi. Gökhan'dan, Fenerbahçe'ye gelene kadar geçen futbolculuk kariyerinin kırılma anlarını dinlediğinizde, "Düşünüyorum da her şey kısmet. Kader, benim futbolcu olmam için bir ağ örmüş. Buna inanıyorum" sözlerine siz de hak vereceksiniz. Futbola Galatasaray ve sonradan geçtiği Zeytinburnuspor altyapılarında başlayan, fakat koyu bir Fenerbahçe taraftarı ve eski profesyonel futbolcu olan babasının diretmesi nedeniyle bu kulüplerde kendisine lisans çıkarmayan, 17 yaşında antrenmanda ayağı kırılınca futbolu bırakma noktasına gelen, profesyonelliğe adımını atma hikayesi ise adeta bir Yeşilçam filmini anımsatan Gökhan Emreciksin, şimdi tek düşüncesinin Fenerbahçe'de başarılı, kalıcı ve büyük Fenerbahçe taraftarına layık bir futbolcu olmak olduğunu söyledi.
Fenerbahçe Dergisi'nin 72. sayısında yayınlanan Gökhan Emreciksin röportajının tam metni aşağıdaki gibidir:
- Gökhan, kendi ifadelerinle seni tanıyabilir miyiz? Bize ailenden, kardeşlerinden, büyüdüğün yerden bahseder misin? Öğrendiğim kadarıyla futbolcu bir aileden geliyorsun? Kendinle ilgili bize detaylı bilgiler verir misin?
Ben 10 Eylül 1984 İstanbul doğumluyum. İstanbul'da doğdum, İstanbul'da büyüdüm. Bahçelievler'de oturuyorum. Biz 5 kardeşiz. Ben ailenin 3. çocuğuyum. Benden büyük iki ablam, benden küçük 1 erkek, 1 de kız kardeşim var. Erkek kardeşim liseyi bitirdi ve benim futbola başladığım İstanbul Amatör Küme takımlarından İstanbul Sinopspor'da futbol oynuyor. Babam Cahit Emreciksin 20 yıldan fazla bir süre, 2. ve 3.ligde profesyonel olarak futbol oynadı. Kendisi, Zeytinburnuspor'da 10 yıl kadar santrfor oynadı. Büyük ablam 29 yaşında, 2 sene önce evlendi. Geçenlerde bir yeğenim oldu ve ben de 'Dayı' oldum. En küçük kardeşim ise ilköğretimde öğrenci. Aslen babam Kars, annem Rizeli. Ancak ben İstanbul Bahçelievler'de doğdum ve büyüdüm. Kars'a hiç gitmedim, Rize'ye de sadece 1 kere maç oynamaya gittim.
- Futbola ilk nerede, kaç yaşında ve nasıl başladın? Hangi aşamalardan geçtin?
Aslında ben ilk olarak Galatasaray altyapısında futbol oynamaya başladım. Babam çok fanatik bir Fenerbahçeli olduğu için Galatasaray'da lisans çıkarmamı istemiyordu. Kendimi geliştirmek için, Galatasaray'da sadece antrenmanlara çıktım. Zaten babam benim oraya gitmemi de istemiyordu ve beni Florya'ya annem götürüp, getiriyordu. Sadece antrenmanlara çıkıp evime dönüyordum. 8 yaşında seçmelerden takıma girmiştim ama lisans çıkartmadım. Çok sayıda çocuk gelmişti. Oradan sadece 5 kişiyi filan seçmişlerdi. En başta lisans çıkartılacaklardan biriydim. Ama babam lisans çıkarmamı istemedi, sadece antrenmanlara çıkıp futbolumu geliştirmemi istedi.
- Peki senin lisans çıkarmaman nedeniyle kulüple aranda bir sorun oldu mu?
Hayır olmadı. Zaten, ben 2 yıl Galatasaray altyapısında idmanlara çıktıktan sonra, babamın da futbol oynadığı Zeytinburnuspor'a gittim ve babam orada da lisans çıkarmamı istemedi. Orada da sadece idmanlara çıktım. Benim lisanslı olarak futbol oynadığım ilk kulüp İstanbul Sinopspor'dur. Diğerlerinde sadece antrenmanlara çıktım.
- Futbola başlamandaki amaç sadece spor yapmak mıydı?
Babam eski futbolcu olduğu için, futbola çok önem veriyordu. O yüzden futbola başlamamı çok istiyordu. Hatta küçük yaşlardan itibaren bana 'Bir gün seni Fenerbahçe formasıyla göreceğim' diyordu. Babamın bununla ilgili bir anısı da var. Bana sürekli olarak 'Seni bir gün Uğur Dündar'ın programına çıkaracağım' der. Çünkü benim doğduğum yıllarda babam taksi şoförlüğü yapıyormuş. Doğumumdan hemen sonra bir gün taksisine Uğur Dündar binmiş. Babam da Uğur Dündar'a, 'Ağabey Fenerbahçeli bir futbolcu dünyaya geldi. Yeni doğan oğlum bir gün Fenerbahçe'de futbol oynayacak' demiş. O da 'İnşallah dediğin olur ve ileride kısmet olur da görüşürüz' demiş.
- Futbolculuk kariyerinde bazı dönüm noktaları olmuş. Örneğin ayağın kırılmış, bir ara futbolu bırakmışsın, Bandırmaspor seçmelerinde başına gelen olayı da gazetelerden biliyoruz. Bize tüm bunları ayrıntılarıyla anlatıp, şu anda Fenerbahçe'de olmanı da göz önüne alarak bir yorumda bulunmak ister misin?
Ayağımın kırılması olayı şöyle gelişti: Ben 8-9 yaşlarında Galatasaray'da oynarken bir sorun yoktu. Oradan Zeytinburnuspor'a gittim. Orada da bir sorun yoktu. Daha sonra İstanbul Sinopspor'da oynarken, Zeytinburnu'ndaki eski hocalarımdan bazıları Galatasaray'a geçmişti. İstanbul Sinopspor'da iyi bir performans gösteriyordum. Onlar da beni tekrar Galatasaray'da görmek istediler. Galatasaray'da, Süper Genç Takımı ile ilk antrenmana çıktığımda, çift kalede bu olay başıma geldi. İlk antrenmanda ayak bileğim kırıldı. Biraz da ilgisizlik oldu. Maçın son dakikalarıydı. Ben düştüm, ayak bileğim kırıldı, orada maç ve antrenman bitti. Ben durdum, şöyle bir etrafıma baktım, hiç kimse kalmamış. Tabii ayak bileğimin kırıldığını da bilmiyorum. Ayağa kalkmaya çalıştım, kalkamadım. Biri iki dakika durdum, geçer herhalde dedim. Ama geçmedi. Bir de tam köşe gönderinin oradaydı, 'Oraya nasıl gideceğim?' diye düşünmeye başladım. Hocalar filan kimse kalmamıştı etrafımda. Bir tane kaleci vardı, ismini şimdi hatırlamıyorum. Sağ olsun beni sırtına aldı ve içeri kadar taşıdı. Daha sonra ben apar topar o ayakla trene atladığım gibi eve gittim ve tedavimi kendim gerçekleştirdim.
- Futbolu bırakmaya da o olaydan sonra mı karar verdin? Bir vefasızlık ve burukluk mu hissettin?
Zaten bu olay olduğunda 17 yaşındaydım. Ayak bileğim de kırılınca, futbolu bırakma noktasına geldim. Artık vazgeçmiştim. Okul da vardı o sıralarda. Yeşilköy 50. Yıl Lisesi'nde okuyordum. O yüzden bırakmayı düşündüm. Ancak ayağım kısa sürede iyileşti. Tekrar futbola dönmemde de Okul Müdürüm Hüseyin Demirkol'un büyük etkisi oldu. Zaten İstanbul Sinopspor'a beni ilk olarak getiren de kendisiydi. Hüseyin Demirkol, "İstanbul Sinopspor'a geri dön, yeniden başla" dedi. Ben de "Bu saatten sonra benden bir şey olmaz" dedim. Ancak çok ısrar etti. Benim ileride büyük takımlarda oynayabileceğimi söyledi. Kendisi de zaten İstanbul Sinopspor'da yöneticiydi. Ben de onun ısrarı üzerine Yeniden İstanbul Sinopspor'a döndüm. Hatta ilk idmanlarda ve ilk maçta sakatlığım nedeniyle seke seke oynadığımı hatırlıyorum. Ondan sonra da futbol kariyerim, İstanbul Sinopspor'da devam etti.
- Bandırmaspor'un seçmelerinde de başından ilginç bir olay geçmiş. Gazetelere yansıdı bu hikaye. Bunu bir de sen anlatır mısın bize?
O zamanlar sağ olsun Saffet Sancaklı'nın da büyük yardımı oldu bana. 18 yaşımı bitirmeme yakın, Bandırmaspor'un seçmelerine gittim. Bandırmaspor hiç aklımda olmayan bir takımdı. Dediğim gibi sağ olsun Saffet Sancaklı'nın sayesinde oldu. Orada seçmelere çıktım. Ancak aktarıldığı gibi, minibüste veya otobüste beklerken telefon gelmedi. Bir karışıklık olmuş orada. Bir başka Gökhan varmış veya ismim unutulmuş. Ben de seçmelerde iyi bir performans göstermiştim. İsmim okunmayınca şaşırdım biraz. Saat 21.45'te Bandırma'dan İstanbul'a kalkan bir feribot vardı. 15.00-16.00 gibi seçmeler bitmişti. Seçmelerde ismim açıklanmayınca ben şehirde gezerek vakit geçirdim. 21.30 gibi feribota bindim. Tam telefonumu kapatmak üzereyken, haber geldi. Yardımcı hoca, Nezih Hoca vardı. Bana "Gökhan neredesin?" dedi. Ben de feribotta olduğumu söyledim. "Yanlış anlaşılma olmuş. Hemen tesise gel" dedi. Ben de feribottan indim ve tesise gittim. Ben kendimi biliyorum. Eğer İstanbul'a geçtikten sonra bu haber gelseydi, büyük ihtimalle bir daha oraya dönmezdim ve belki de futbolculuk kariyerim böyle gelişmezdi. Gerçi Bandırmaspor olmasaydı, İstanbul'da görüştüğümüz başka takımlar da vardı. Belki onlar olurdu. Fakat işte kader ve kısmet. Şimdi; o zaman için Bandırmaspor'un olması, iyi olmuş diye düşünüyorum.
- O zamanlarda Bandırmaspor hangi ligdeydi?
Bandırmaspor o zaman 3. Lig'de, Ege Grubu'ndaydı. Bandırmaspor'da ilk yıl fazla forma şansı bulamadım. Profesyonel olarak ilk takımım olduğu için, ilk dönemlerde biraz bocaladım.
- Bu transferden biraz para da kazandın tabii...
Evet bir miktar para da elime geçti. Fakat ben ilk planda parayı filan değil de profesyonel olmayı daha çok önemsiyordum. Hatta o zamanlar, Bandırmaspor bonservis bedeli ödemekte zorlandı ve babam İstanbul Sinopspor'a ödenecek bonservis bedelini çıkarıp cebinden kendisi verdi. Babam, o zamanın parasıyla 500 milyon Lira bonservis parası ödedi.
- Bandırmaspor'dan sonra Boluspor'a geçtin bu kısmı bize anlatır mısın?
Dediğim gibi ilk sene fazla forma şansı bulamadım Bandırmaspor'da. Ancak ikinci sene 30 maçın 29'unda oynadım. Orada santrfor oynamıştım hatta. O seneyi de öyle bitirince beni isteyen takımlar oldu. Kasımpaşa ve Bolu, ilk iki olup 2. Lig'e yükselmişti ve beni istiyorlardı. Ben de o zaman bir tercih yaptım ve Bolu'ya gittim. Babam da zaten İstanbul'a gelmemi istemiyordu. Bolu'nun benim için daha iyi olacağını söyledi ve ben de Bolu'ya gittim. Bolu'da da ilk sene biraz zorlandım, ikinci sene iyi oldu. Bolu'da istediğim performansı göstermeme rağmen bir türlü forma şansı bulamıyordum. Sürekli olarak sonradan oyuna giriyordum. Bolu o sırada 2. Lig B Kategorisi'ndeydi. İlk sene play-off'lara kaldık ve 16 takım arasına girdik. Ankara'da yarı finalde elendik. 2. sene de şampiyon olduk ve 2. Lig A Kategorisi'ne çıktık. O sene transfer olma durumum vardı fakat olmadı. 2. Lig A Kategorisi'nde yarım sezon oynadıktan sonra Ankaragücü'ne transfer oldum.
- Ayağının kırılması, Bandırma'da son anda feribottan inmen gibi bütün bu yaşadığın şeyleri, şu anda Fenerbahçe'ye yeni transfer edilmiş bir futbolcu olmanı da göz önüne alarak, bir yorumda bulunmak ister misin?
Futbol da hayat da çok enteresan. Her futbolcunun bir üst lige hayranlığı oluyor. İşte ben; amatör takımda oynarken bir 3. Lig takımına transfer olsam çok iyi olur diye düşünüyordum. 3. Lig'e gidiyorsunuz, çok heyecanlanıyorsunuz. Orada oynarken, bir başka takıma, üst lige gitsem diye düşünüyorsunuz. Zaten ben şimdiye kadarki futbol hayatımda amatör küme, 3. Lig, 2. Lig B, 2 Lig A, Süper Lig'de sırasıyla forma giydim ve şimdi de Fenerbahçe'deyim. Her bir üst lige çıktığınızda ayrı bir heyecan duyuyorsunuz. Baştan sivrilmektense, böyle yavaş yavaş sırasıyla kat ederek gitmek bana göre daha avantajlı. Boluspor'dan Ankaragücü'ne gittiğimde de heyecanlandım. Bir Süper Lig takımı. Düşünün; Boluspor'da bazen oynuyor, bazen yedek kalıyordum. 2 ay sonra Ankaragücü'ne gittim ve A Milli Takıma çağrıldım. Şu anda da Fenerbahçe'deyim. İnşallah burada da başarılı olurum. Düşünüyorum da her şey kısmet. Kader benim futbolcu olmam için bir ağ örmüş. Buna inanıyorum. Çünkü, normalde benim şu anda futbolu bırakmış, başka işlerle uğraşıyor olmam gerekirdi.
- Senin Fenerbahçe'ye transfer hikayen hakkında basında bir çok haber ve yorum yer aldı. Birinci ağızdan öğrenmek istiyoruz; Fenerbahçe'den ilk ne zaman ve nasıl teklif aldın?
Bu transfer ilk yarının bitmesine 5-6 hafta kala gündeme geldi ama ben "Transfer olur muyum, olamaz mıyım? Son 5-6 maçı kötü geçirirsem bu transfer gerçekleşir mi?" diye hiç düşünmedim. Bunu kafaya takan yapıda bir futbolcu değilim. Zaten tüm görüşmelerim menajerim vasıtasıyla oldu. Ligin ilk yarısı bitene kadar ben Fenerbahçe'den hiç kimseyle görüşmedim. Zaten Fenerbahçe olaya dahil olduğu anda babam devreye girdi ve "Fenerbahçe'den başka hiçbir takıma gidemezsin. Olay bitti" dedi. Ve sonunda Fenerbahçe'ye geldim.
- Ankaragücü'nde oynarken seni isteyen başka takımlar da var mıydı?
Benim bildiğim Beşiktaş ve Trabzonspor. Ayrıca sezon başında Tolunay Hoca ve Kayserispor da beni istiyordu. Yüklü de bir bonservis bedeli önermişlerdi kulübe. Ben de gitmeyi düşünüyordum ama sezon başı o transfer gerçekleşmeyince, devre arasında Fenerbahçe oldu.
- Şimdi Fenerbahçe'desin. İlk izlenimlerin neler? Fenerbahçe'yi dışarıdan gözlemlemekle, Fenerbahçe'nin içinde olmak arasında ne gibi farklar var?
Buradaki tüm futbolcular çok kaliteli. Kaliteli futbolcu olmalarının yanında, buradaki herkes çok iyi insan. Ben buraya geldim ve bir Roberto Carlos, bir Alex gelip benimle şakalaşıyor, rahat rahat odama gidip geliyorlar. Çok iyi bir arkadaşlık ortamı var burada. Samimi söyleyeyim ben Fenerbahçe'de bu kadar iyi bir arkadaşlık ortamı olduğunu düşünmüyordum. Hatta bu durum beni biraz da korkutuyordu. Gerçekten çok sıcak insanlar. Buradaki herkes öyle. Bu durum bizim gerek idmanlarda, gerek dışarıda oturup kalkmamızda, her şeyde rahatlamamıza neden oluyor. Sadece takım değil, kulüpten içeri girdiğim andan itibaren çaycısından, en üstteki Başkana kadar bir çok kimseyle tanıştım burada. İnsanların mütevazı olması ve bizimle çok ilgilenmesi bizi çok etkilemişti.
- 25 yaşında Fenerbahçe'de oynayan profesyonel bir futbolcu olmana rağmen; Milli Takım kariyerine baktığımızda, Milli Takım altyapı takımlarında hiç oynamadan geçen yıl Beyaz Rusya maçında direk A Milli Takım kadrosuna çağrıldığını görüyoruz. Sence, geç keşfedilmiş bir yetenek misin?
Ben bütün kademelerde oynadım ve yavaş yavaş bu noktaya geldim. 18 yaşında A Milli Takım'da oynayıp da sonradan iyi yerlerde olmayan oyuncular da var. Ben böyle yavaş yavaş çıkmaktan memnunum. Bence böylesi daha iyi. Ben hiç genç milli, ümit milli olmadım, Milli Takımın hiçbir alt kategorisinde oynamadan, direk A Milli Takıma çağrıldım. Evet bu açıdan bakıldığında bir gariplik var gibi görünüyor ama futbol hayatımı anlattım zaten. Her şey kader kısmet ve benim futbolculuk kariyerim de böyle gelişti.
- Fenerbahçe'de gerek yerli, gerekse yabancı hepsi de bir birinden kaliteli oyuncular var ve sen de bunlardan birisin. Yeni transferlerle de takımdaki forma için rekabet daha da arttı. Tüm bunların ışığında, Fenerbahçe'nin kadrosunda yer bulman hakkındaki düşüncelerin neler?
En başta şunu söyleyeyim: Her futbolcu oynamak ister ama ben daha önce oynadığım takımlarda; Bandırmaspor olsun, Boluspor olsun, oralarda yedek kalmayı kafama taksaydım şu anda buralara gelemezdim. Benim öyle bir derdim hiçbir zaman olmadı. Takımın kazanması için, dışarıdan olsun, tribünden olsun her yerden desteklemeye razıyım. Ben çok yedek kaldım ve hiç bunu kafaya takmadan buralara geldim. Burada da belki çok iyi, belki de kötü dönemler geçiririm. Ama ben sonunun iyi olacağına inanıyorum. Burada yedek de kalsam, oynasam da takıma her türlü katkıyı sağlayacağıma inanıyorum.
- Fenerbahçe'de senin mevkiinde oynayan takım arkadaşların hakkındaki görüşlerin neler?
Fenerbahçe'de benim mevkiimde oynayan oyuncular ligin en kaliteli ekibinde oynayan, hepsi kendilerini kanıtlamış, kaliteli, iyi ve farklı yetenekleri olan oyuncular. Ben şu anda onlarla birlikte bir rekabete giriyorsam, bu en başta benim için çok büyük bir olay.
- Seninle birlikte Fenerbahçe'ye imza atan Ankaragücü'nden takım arkadaşın Abdülkadir için neler söylemek istersin? Abdülkadir nasıl bir futbolcu? Özellikleri neler ?
Ben bir yıl Ankaragücü'nde kaldım. Abdülkadir kardeşim gerçekten çok kaliteli bir oyuncu. Onu antrenmanlarda ve milli maçlarda izledim. Ankaragücü'nde beraber forma giymeyi çok istiyordum ama orada kısmet olmadı. Fenerbahçe Türkiye'nin en iyi ve en büyük kulübü. Burada şans bulduğu takdirde Abdülkadir'in kendisini göstereceğine inanıyorum. Bana göre Fenerbahçe, Abdülkadir'i almakta çok yararlı ve akıllıca bir transfer gerçekleştirdi. Abdülkadir Gerrard'ı çok beğeniyor. Bence ileride Gerrard'tan çok daha iyi bir futbolcu olacak.
- Teknik ve taktik açından takımı nasıl buldun?
Takımdakiler çok yetenekli ve çok teknik futbolcular. Bu takımdaki herkes, sahada her istediğini, her an yapabiliyor.
- Teknik Direktörümüz Luis Aragones hakkındaki ilk izlenimlerin neler?
Hocamız daha önce bir çok başarıya imza atmış, kariyeri belli bir hoca. Çok disiplinli, her şeyi bir plan ve program dahilinde yapıyor. Zaten büyük kulüplerde ve camialarda da böyle olması gerekiyor. Hocamız hakkında teknik yorum yapmak bana düşmez. Ancak kişilik olarak çok iyi bir insan. İlk geldiğimizde bizi çok iyi karşıladı. Disiplininin yanında., babacan bir yönü de var. Dışarıdan görüldüğü gibi değil. Ben ilk başta açıkçası biraz çekiniyordum. Ancak içeriye girip bu havayı soluyunca farklı olduğunu gördüm ve rahatladım.
- Son olarak eklemek istediğin şeyler var mı? Camiamıza ve taraftarlarımıza dergimiz aracılığıyla vermek istediğin mesajlar neler?
Şu anda tek düşündüğüm şey, burada başarılı ve kalıcı olabilmek. Burada başarılı olup, Milli Takıma gitmeyi düşünüyorum. Ben daha önce hiçbir takımın formasıyla Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda maça çıkmadım. Kadıköy'de maça çıkmak daha bir türlü bana nasip olmadı. Dediğim gibi kader; buradaki ilk maçıma Fenerbahçe formasıyla çıkacağım nasip olursa. Fenerbahçe'ye transfer olduktan sonraki burada tribünden izlediğim ilk maçta bile çok etkilendim. Seyircilerin tezahüratları, oyuna etkileri müthişti. Oyuncu sahada ne kadar mücadele veriyorsa, seyirci de tribünde o kadar mücadele veriyor. İnşallah benim için her şeyin çok farklı ve güzel olacağını düşünüyorum. Fenerbahçe taraftarı zaten kendisini dünyaya kanıtlamış bir taraftar. Seyircinin sahaya müthiş bir baskısı oluyor. Gerçekten de Fenerbahçe için, iç saha maçları büyük bir avantaj. Deplasman desen, taraftar oraya da geliyor. Gerçekten de çok büyük bir taraftar. Onlara layık olmak için elimden geleni yapacağım.
|